Kalender ATAKUL
-
dcsanatatolyesi@gmail.com
23.06.2023
-
572 defa okundu..
Merhaba..
Öylesine... adlı seriden
“Merhaba”
“Daha ‘merhaba’ bile diyemeden, yağmur gibi yağdırmaya başladı mağduriyetini” diyerek gülümsedi
belli belirsiz. İçten içten de bir serzeniş içerisinde... kafası atmış yine belli ki. Devam etti, yer yer bir
hiddetle, “Kuyruk almış başını gidiyor, çalışan bir vezne... başımda da tatlı tatlı bir ağrı... Her şeyi
geçtim, aralarda bir sussa da soluk alsa, bende ‘merhaba’ diyeceğim de, ne mümkün!.. Bir an
susacakmış gibi oluyor, o an, ‘işte fırsat’ diye seviniyorum ve bir an önce ‘merhaba’ demek için
yelteniyorum ki... Yok! Yine başlıyor, mağdur olmuş muşta, mağdur olmuş muş! Hiç susmuyor! Hiç,
hiç, hiç! Sanki öncesinde, noktası virgülü olmayan bir konuşma metni hazırlamışta, bir an önce de
okuyup bitirmek istercesine...” Sustu yine aniden... öyle fırtınalar esiyor ki içinde, ah bir fırsatını bulsa
da, içinde ki o adamı bir salı verse dışarı...
- Birileri ona, ‘valla ben olsam...’ diye, şöyle okkalı bir siyaset yapmış olabilir mi
Bir an, sanki sövecek gibi olsa da tutar kendini. Yine burnundan soluyarak; “ Ya, bir kere ‘merhaba’
deseydim de, bari en azından... Ara sıra da, hiç umursamıyormuş gibi sağa sola bakıyorum ha! Olurda
dikkati dağılır, bir anlık susar, bende o esnada bir ‘merhaba’ derim... Yok!
Yalandan şöyle boğazımı ovuyorum, öksürüyorum, hani havalarda soğuk, belki bir an ‘neyin var’ diye
sorarsa, hemen o arada bir ‘merhaba’ derim. Yok!
Yer yer telefonuma bakıp, sanki o an çok mühim bir mesaj gelmiş gibi yalandan bir şeyler okumaya
dalıyorum, bir ‘şok olma’ hali yaşıyor gibi... Belki diyorum, ‘Ne oldu ’ diye soracağı tutarsa, o arada
hemen bir ‘merhaba’ derim. Yok!
Çırpınıyorum artık; kanatları, bir kedinin pençesine takılmış kuş gibi... O esnada da hiç mi biri aramaz,
hiç mi biri yazmaz arkadaş! Olur ya hani, bir anlık dalgınlığına gelir, bir nefes alır, bende 'merhaba'
diye hızlıca sıkıştırırım araya... Yok!
Yine yok, yine yok! Hâlâ mağdur! Anlatıyor da, anlatıyor! İçimden dedim; şöyle gerileceksin,
gerileceksin, gerileceksin, suratının ortasına...” Sustu yine aniden...
- An geldi, ‘hoş geldin gönlüme!’ dedik, an geldi ‘hoş çakal!’ Kim düşünecek şimdi, ‘yarın var
mıyız ’ diye
“Bu ne şimdi ”
- Ne bileyim... Sen anlatırken, bende o esnada bir şeyler düşünüyordum işte
“Ha, eyvallah”
Gülüşmeler...
- Ben genelde öyle yaparım da... Ardı arkası kesilmeyen, uzun soluklu bir cümle yığınına maruz
kaldığım da, o an düşünmeye başlarım... Hatta öyle ki; eksiği gediği, yapılacakları
alınacakları, şunu bunu derken, aklıma takılan ve de işin içinden çıkamadığım şeyleri o esnada
hallediveririm. Aslında bu açıdan bakıldığında da çok faydalı bir şey. Yani bu tür vakalarda,
kendini bu denli yıpratmaktansa, durumu tam tersine çevirip kazançlı çıkabilirsin. Tabi ki tek
bir sorun var sadece; o da, iyi bir dinleyici olduğunu maksimum düzeyde hissettirmelisin o
an... Yoksa, bir an sana söz hakkı doğar da, konuşmaya başlar isen, yine yarım kalabilir işler...
Benim mağdur olduğum şey genelde bu
Gülüşmeler...
“Sen şimdi müthiş bir çayı hak ettin”
- Açık olsun lütfen